24 Mayıs 2016 Salı

YAVRU KAPLUMBAĞANIN SOLUCANLA İMTİHANI

Küçük bir kaplumbağa bir gün gökyüzündeki ayı seyretmek için tek başına yuvasından çıkar ve gökyüzünde parıldayarak gülümseyen ayı seyre koyulur. Seyre koyulan yavru kaplumbağa; kendi kendine mırıldanarak ‘’Ahhh şimdi ben de şu ayın gülüşleri ve parlaklığı altında büyüsem! der. Denizdeki dalgaların uğultusu, yavru kaplumbağanın mırıldanışını duyar, hemen kaplumbağanın yanına yaklaşır ve onunla koyu bir sohbet başlatır. Yavru kaplumbağa hayallerinin uzunluğuna ve kısalığına bakmadan tüm içini uğultuya döker. Uğultu; kaplumbağayı dinledikten sonra kaplumbağaya hayallerini gerçekleştireceğine dair vaatlerde bulunur ardından denizine doğru hızla ilerler. Olan biteni deniz dalgaları ile paylaşan uğultu; kaplumbağanın hayallerini aya ulaştırmaya karar verir. Uğultu verdiği kararın ardından gökyüzüne çıkar. Gökyüzünde parıldayan ay, uğultunun gelişini tatlı bir ‘Hoş Geldin’ diyerek karşılar. Uğultu da ‘Hoş bulduk’ ile karşılık verdikten sonra heyecandan titreyen sesi ile aya, yavru kaplumbağanın tüm hayallerini anlatır. Ay da, uğultudan aldığı bu tatlı havadisin ardından çevresindeki tüm yıldızlara seslenir ve yavru kaplumbağaya güzel bir sürpriz yapmak için uzlaşıya varırlar. Yıldızlar, ay ile uzlaştıktan sonra yavru kaplumbağanın hayallerini gerçekleştirmek için gökyüzünden yeryüzüne doğru bir merdiven oluşturmaya karar verirler ve bunu uğultuya bildirirler. Uğultu da yıldızlardan aldığı bu güzel haber üzerine gökyüzünden yeryüzündeki yavru kaplumbağaya seslenmeye çalışır ama sesini işittiremez ağır işiten kaplumbağaya. Uğultu ikinci kez yine seslenir; hala bir kıpırtı görülmez yavru kaplumbağada ve son seçenek olarak gökyüzünde olan biten tüm konuşmaları yeryüzüne anlatmaya karar vermekle bulur. Yavru kaplumbağa yeryüzüne yapılan seslenişi de işitemez ancak uğultunun sesini, bu sefer duyan biri olur. O da gece uykusuna bir türlü dalamayan solucandır. Solucan tüm seslenişleri işitir işitmez üzerine konduğu dut yaprağından şak diye kendini yere atar ve etrafında gördüğü birkaç akasya ağacının yaprağı ile kendisine yeşil bir entari diker. Kıyafeti vücudundaki sıvının yardımı ile diktikten sonra hızlıca giyinen solucan, koşar adımlar ile karıncanın arkasının dönük olduğu bir alandan yıldızların ineceği alana doğru gider. Yavru kaplumbağa ise uğultudan hala bir haber yok diye kendi kendine söylenir ve uğultuyu kandırıkçı olmakla itham eder. Bu arada solucan da, yıldızlardan inşa edilen merdivenin sekizinci basamağına vardığında keskin bir zevk çığlığı atarak sesini kaplumbağaya ulaştırır. Sesi işitir işitmez başını göğe kaldıran yavru kaplumbağa; sağa sola debelenip sızlayarak solucanı indirmek için uğraşır; ama zavallı kaplumbağa sesini sadece etrafını ören ağaçlara ve kum tanelerine işittirebilir. Çünkü o sızlanmaya başladığı anda, solucan hedefine çoktan varmış olur.


YAZAN : EMİNE ALTAŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder