Küçük bir kaplumbağa bir gün gökyüzündeki ayı seyretmek için
tek başına yuvasından çıkar ve gökyüzünde parıldayarak gülümseyen ayı seyre
koyulur. Seyre koyulan yavru kaplumbağa; kendi kendine mırıldanarak ‘’Ahhh şimdi
ben de şu ayın gülüşleri ve parlaklığı altında büyüsem! der. Denizdeki
dalgaların uğultusu, yavru kaplumbağanın mırıldanışını duyar, hemen
kaplumbağanın yanına yaklaşır ve onunla koyu bir sohbet başlatır. Yavru
kaplumbağa hayallerinin uzunluğuna ve kısalığına bakmadan tüm içini
uğultuya döker. Uğultu; kaplumbağayı dinledikten sonra kaplumbağaya hayallerini
gerçekleştireceğine dair vaatlerde bulunur ardından denizine doğru hızla
ilerler. Olan biteni deniz dalgaları ile paylaşan uğultu; kaplumbağanın hayallerini aya ulaştırmaya karar verir. Uğultu verdiği
kararın ardından gökyüzüne çıkar. Gökyüzünde parıldayan ay, uğultunun gelişini
tatlı bir ‘Hoş Geldin’ diyerek karşılar. Uğultu da ‘Hoş bulduk’ ile karşılık
verdikten sonra heyecandan titreyen sesi ile aya, yavru kaplumbağanın tüm
hayallerini anlatır. Ay da, uğultudan aldığı bu tatlı havadisin ardından
çevresindeki tüm yıldızlara seslenir ve yavru kaplumbağaya güzel bir sürpriz
yapmak için uzlaşıya varırlar. Yıldızlar, ay ile uzlaştıktan sonra yavru
kaplumbağanın hayallerini gerçekleştirmek için gökyüzünden yeryüzüne doğru bir
merdiven oluşturmaya karar verirler ve bunu uğultuya bildirirler. Uğultu da
yıldızlardan aldığı bu güzel haber üzerine gökyüzünden yeryüzündeki yavru
kaplumbağaya seslenmeye çalışır ama sesini işittiremez ağır işiten
kaplumbağaya. Uğultu ikinci kez yine seslenir; hala bir kıpırtı görülmez yavru kaplumbağada ve son seçenek olarak gökyüzünde olan biten tüm konuşmaları yeryüzüne anlatmaya karar vermekle bulur.
Yavru kaplumbağa yeryüzüne yapılan seslenişi de işitemez ancak uğultunun sesini, bu sefer duyan biri olur. O da gece uykusuna bir türlü dalamayan solucandır. Solucan tüm
seslenişleri işitir işitmez üzerine konduğu dut yaprağından şak diye kendini
yere atar ve etrafında gördüğü birkaç akasya ağacının yaprağı ile kendisine
yeşil bir entari diker. Kıyafeti vücudundaki sıvının yardımı ile diktikten sonra
hızlıca giyinen solucan, koşar adımlar ile karıncanın arkasının dönük olduğu
bir alandan yıldızların ineceği alana doğru gider. Yavru kaplumbağa ise
uğultudan hala bir haber yok diye kendi kendine söylenir ve uğultuyu kandırıkçı
olmakla itham eder. Bu arada solucan da, yıldızlardan inşa edilen merdivenin
sekizinci basamağına vardığında keskin bir zevk çığlığı atarak sesini
kaplumbağaya ulaştırır. Sesi işitir işitmez başını göğe kaldıran yavru
kaplumbağa; sağa sola debelenip sızlayarak solucanı indirmek için uğraşır; ama
zavallı kaplumbağa sesini sadece etrafını ören ağaçlara ve kum tanelerine
işittirebilir. Çünkü o sızlanmaya başladığı anda, solucan hedefine çoktan
varmış olur.
YAZAN : EMİNE ALTAŞ