Karınca tan vaktinde deredeki yaralı kurbağanın vıraklama sesini işittiği yöne doğru ilerler. Sazlıkları korkak adımlar ile aşar, dereye varır. Dereye vardığında vıraklayan yaralı kurbağayı görür ancak ne yapacağını bilemez. Ne yüzmeyi bilir karınca ne de yaralı kurbağayı sırtlayabilecek kadar güçlü. Ağlar durur, en sonunda aklına parlak bir fikir gelir. Dere kenarında bulunan bir ağacı görür, ağaca doğru hızla ilerler. Oracıkta durur ağacın dallarda asılı duran yemyeşil kavak yapraklarına bakar. Sonra gözünü kapayarak ağaca tırmanmaya çalışır, ve en üst daldaki kavak ağacından bir yaprak kopartmaya çalışır. Karınca testere ağzını yaprağa kondurur ve onu dalından koparır ancak yaprakla birlikte karınca da pat yere düşer. Yaprak karıncanın üzerine düştüğünden karınca yaşama oracıkta veda eder. Dereyle karıncanın düştüğü alan arası 10 m mesafe. Kurbağa karıncanın düştüğünü fark edince daha çok vıraklar. Rüzgar kurbağanın sesini duyar ve karıncanın üzerindeki kavak yaprağını kurbağanın olduğu dereye sürükler. Rüzgar uğultusuyla derenin suyunu yükseltir ve kurbağa rüzgarın yardımını fark edince tüm acı sızını unutur vargücüyle kavak yaprağına çıkar. Yaralı kurbağanın çırpınışlarını gören bir arı ise, kurbağaya doğru yanaşır, iğnesinin ucunu kurbağanın yaralı bacağına batırır. Yaralı kurbağa o iğnenin etkisiyle şifa bulur.Böylece yavru kurbağa sevinç naraları atarak arıya önce teşekkür eder,sonra yeniden hoplaya zıplaya deresinde yüzmeye başlar.
YAZAN: EMİNE ALTAŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder