3 Mart 2016 Perşembe

BERİ GELİN

Çilingir sofrasından çeyiz sandığı yapmış Beri Gelin edebine,
Gümüş kaşık ile çini porselenden de çanak doldurmuş içerisine.
Sordu bana çeyiz sandığımın olup olmadığını.
Şöyle elimi gökyüzüne bir uzattım.
Rahmet koparıp avuçlarına bıraktım.

Beri Gelin; burun kıvırdı, sol ayak parmağı ile geri tepti.
Dağıldı orada içimde birikmiş tüm incilerim.
Tepreşip sancımaya başladı hücrelerim.
Zor zapt edebiliyordum kendimi.

İroni halatını kirpik uçlarına sıkıca bağlamış,
Kibir direğine tırmanıyordu Beri Gelin.
Alçakta olduğumu gözkapakları arasındaki perdeden görüp
Ses vermiyordu sesime.
Ağladım, öyle gür sesle ağladım ki
Dağ doruklarındaki buzullar işitti sesimi, eridi.
Beri Gelin'in elmas küpeli kulakçıkları işitemedi.

Rüzgar yön verdi sesime dağları, tepeleri, arşı titretti.
Beri Gelin ise, baysball sopası dili ile
Yüreğimi en ince yerinden büküp varlığımı ses tellerimle dikmişti.
Zaman da onun gidişine kendisini doğrultamayan onurumla yön vermişti.

Bir sepeti vardı Beri Gelin'in
Ahhh bir görsen alümünyüm folyodan örülmüştü her bir ilmeği!
Tabiatın harem odalarındaki hanımların gebelik sancılarının habercisi gizliydi.
Pek de güzel cezbediyordu şimdi diş gıcırdatan hanımefendiliği ile
Erkeğinin dar alınlı kaldırım sokaklarını.

Ahhh Beri Gelin, kafasının bir bulaşık süngeri gibi hafif ve küçük olduğunu!
Nasıl da hala fark edemeyip sirke kabına sığdırmıştı.
İradesinin kaportasını da cuntacı ebeveyninin tekerine sıkıştırmıştı.
Gaza fazla basmışlardı ebeveyni
Kim bilir belki de bu yüzden Beri Gelin,
Vahalardaki bir devenin kulak kirinde unutmuştu benliğini.
YAZAN: EMİNE ALTAŞ

1 yorum:

  1. Çok fazla derinlere dalmışsın aklına yüreğini sağlık

    YanıtlaSil